Deprem travması ve psikoloji

6 Şubat günü 10 ilde yaşadığımız deprem ve sonrası felaketinde yaşadıklarımızı unutabileceğimizi sanmıyorum. Yaşadıklarımız bizlerde derin veya yüzeyde olan izler bırakacak.

Ölümün olduğu yerde ben yokum, benim olduğum yerde ölüm yok der Epikuros. Yani ölüm hayattayken olan bir şey değldir.

Bu yaşadığımız deprem bizi ölümlülüğümüzle fazla yüz yüze getirdi, inkar mekanizmalarımız yıkıldı ve kaygılarımız arttı.

Kederlenmekten aciz olmamalıyız. Çünkü bu yaşanan felaket çok sarsıcı bir deneyim ve buna üzülmemeye çalışmak kendimizin bir parçasıyla ilişiğimizin kesilmesi demek.

Yaşadıklarımıza bir parça daha yakından bakalım isterim. Yazının gecikme sebebi içsel sükunetimizi az da olsa sağlayamadan okuduklarımızı içselleştirebileceğimize inanmamdı. Zamanın iyileştiriciliğine inanarak yazıyı şimdi yayınlıyorum. Dilerim hayatlarınıza dokunur…

Deprem bir travma peki. Travma Nedir?

Travma ruhsal ve bedensel bütünlüğümüzü bozan beklenmedik durumlar olarak tanımlanır.

İnsan eliyle olan, doğal yollarla olanlar olarak ikiye ayrılır.

İnsan eliyle olanlar; savaş, tecavüz, işkence, taciz

Doğal yollarla olanlar; sel, deprem, fırtına

Deprem / Travma Sonrası Ruhsal Bozukluklar- Travma Sonrası Stres Belirtileri- Tepkileri

Akut stres bozukluğu: Bazen akut dönemde bazen de yıllar sonrasında ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gözlemlenebilir… Travma sonrasında ilk bir ay tepkileri akut stres tepkileridir. Bunlar ilk 3 gün içinde ise normal tepkiler olarak kabul edilir, süreç uzadığında stres bozukluğu olarak adlandırılır. Anormal bir duruma verilen normal tepkilerdir.

Travma sonrası stres bozukluğu: Eğer verilen tepkiler bir aydan uzun sürüyorsa da bu yaşanan durum travma sonrası stres bozukluğu olarak adlandırılır. Kısaltması TSSB olarak geçer.

Aslında doğal afet sonrası tssb tepkisi geliştirme olasılığı %5-10 ancak şu anda yaşadoğımız durum insan eliyle de yaratılan bir travmaya benzediğinden dolayı bu oran %40-50’ye kadar çıkıyor.

Travma Sonrası Verilen Tepkiler

Dehşet, kırılganlık, suçluluk, çaresizlik, tedirginlik, öfke, umutsuzluk, güvensizlik, yetersizlik, yalnızlık, şüphe gibi hisleri çok yoğun bir biçimde yaşanabilir

Donukluk, hissizlik, kopukluk,  sürekli olaya dair konuşmak , bilgi almak ve paylaşmak isteme, herhangi bir bilgilenmeden uzak durma eğilimi de olabilir.

Sürekli tehdit altında hissetme,uyku bozuklukları, durup dururken irkilme…

Bu süreçte ağlamak, isyan etmek, öfkelenmek, kaygılanmak çok doğal ancak sessiz kalınıyorsa bu bir problem.

İnsan nasıl travmatize olur?

  • Doğrudan travmatik olay yaşama
  • Başkalarının başına gelenlere doğrudan tanıklık etme
  • Çok yakın olduğu birinin başına bunun geldiğini öğrenme
  • Travmatik olayların ayrıtılarıyla tekrar tekrar kaşılaşma (Ahbap gönüllüleri, Afad, asker, polis, hekim… Sosyal medyanın yaygın kullanımı ile buraya uzaktan orada olanlar da dahil ediliyor ve bu üstlenilmiş travma olarak adlandırılıyor.

Deprem Sonrası Travmayla Nasıl Başederiz?

  • Öncelikli olarak, güç olsa da öz bakım, uyku ve beslenme düzeninize dikkat etmeli ve dinlenmeye vakit ayırmak
  • suçluluk, çaresizlik hisleri çok doğal …  Orada değiliz, ancak sosyal medya aracılığıyla bir sanal gerçeklik deneyimi yaşar gibiyiz. Bir şey yapamıyor olma hali bu sebeple daha da yüklü bir duyguya dönüşüyor.
  • Elimizden gelen destek ne ise bunu yapıyor olmak bu suçluluğu biraz da olsa azaltabilir. Sorumluluk almak, maddi, manevi destek…
  • Sosyal ilişklerin iyileştiriciliğinden yararlanmak
  • Kendimizi ifade edebileceğimiz alanlar bulmak (Yazmak, çizmek, söylemek)
  • psikolojik destek almaktan çekinmemek

Travma ve Yas

Kayıpların ardından fiziksel, bilişsel, davranışsal ve duygusal olarak verdiğimiz tepkilere “yas” denir.

Travmatik yas: Travmatik yas, sevdiğimiz kişinin ani, beklenmedik ve özellikle kötü, korkunç bir olay ile vefat etmesi sonucu olan yas sürecine denir. Bu tür bir yas süreci geçiren kişilerin psikolojileri ciddi derece etkilenmektedir ve zaman zaman travma sonrası stres bozukluklarına sebep olmaktadır.

Yaşadığımız büyük yıkım sonrası hiç tanımadığımız insanlar, hiç gitmediğimiz şehirler için de yas tutuyor olabiliriz.

Bu dönemde yas tuttuğumuz ama çok da farkına varamadığımız bir şey daha var o da güvenlik hissimiz. Güvende hissetmeyi kaybettik ve bu kaybın acısı da tüm can kayıplarına, kültürel yıkımlara sessizce eşlik ediyor.

Kayıp ve Yas Süreci Aşamaları

  • Hissizlik: Kayıp ve yas döneminde yaşanılan ilk evre hissizleşmedir. Bu evrede kişi sevdiği bir kişinin ölüm haberini yeni almıştır ya da sevdiği birisiyle yeni ayrılmıştır. Yaşanılan durumun ne olduğunu kavramakta zorlanır bu yüzden de bir tepki göstermez, hissizleşir.
  • İnkar: Kişiler sevdikleri kişinin ölümünü veya sevdikleri kişiyle ayrıldıklarını kabullenmekte zorlanır ve inkar etmeye başlar. Ölen kişi hala yaşıyormuş gibi davranabilirler.
  • Öfke: Kişiler sevilen kişinin kaybı esnasında bir şey yapamadıkları için kendilerine öfke duyarlar. Hatta bazen ölen veya giden kişiye “neden beni bıraktın” şeklinde öfke duyabilirler.
  • Çaresizlik: Kişi ölen veya giden kişinin ardından yapabileceği bir şey olmadığı için çaresiz hisseder.
  • Kabulleniş: Bu evrede kişiler artık sevdiklerinin ölümünü veya ayrılığı kabullenirler ve bu kayıpların ardından nasıl bir yol çizeceklerini belirlemeye başlarlar.

Her yas biriciktir ve farklı biçimlerde tutulur. Biz sürece direkt olarak öfkeden başladık! Hatta öfke ve çaresizlik birbirine yapıştı.

aybolan canlar, tarihi dokular geri gelmeyecek. Her yiten yaşamın acısını çok derinden hissediyorum. Kayıpları kabullenip bunların yaşattığı duygularla birlikte hareket ediyor, hayata geri dönüyor olmak uzun zaman alacak…

İlişkilerimizin iyileştiriciliğine sarılalım. Dayanışma ruhuna kendimizi de katmayı unutmayalım…

Ve her şeyden önemlisi her ne yapıyorsak yapalım bireysel sorumluluğumuzun bilincinde olalım! Çünkü herkes kendi sorumluluğunu layığıyla alıyor olsaydı bu kadar çok can yanmayacaktı…

Dilerim ki yaşanan bu yıkımın canım ülkem için son yara olur.

 

Klinik Psikolog Sena Soysal

İstanbul Ataşehir Psikolog

Author: Sena Soysal

Ataşehir Psikolog Sena Soysal; İstanbul anadolu yakasında çalışmalarını sürdüren Klinik Psikolog Sena Soysal, Yeditepe Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik lisans eğitimini yüksek onur derecesiyle bitirmeye hak kazandı. Klinik Psikoloji yüksek lisans programıyla uzmanlığını tamamladı. Daha fazlası için : Klinik Psikolog Sena Soysal