Sızlanmak, memnun olmamak, negatifliklerin önderliğinde yaşamak… Şikayet etmeyi oluşturan bileşenlerden bazılarını sıraladık. Yüksek sesle dilegetirildiğinde sizi olduğunuz yerden alıp dibe doğru çekebilme gücü olan bir şey bunları dinliyor olmak. Peki şikayete neden ihtiyaç duyuyoruz ve bu durum bizi nasıl etkiliyor?
İçimizde tutmak istemediğimiz olumsuz hislerimizden bahsederek onları dışarıya aktarıyor ve böylece rahatladığımızı düşünüyoruz. Ancak sürekli yakınma halinde olmak rahatlık hissinin tam tersi bir biçimde bize stres yüklüyor ve sonrasında düşünce süreçlerimizi ve bedenimizi de olumsuz yönde etkilemeye başlıyor.
Zihnimiz bildiği yoldan gitme eğilimi gösterir…
Beynimizin bilgi iletişimini sağlayabilmek için kullandığı yollar ve köprüler vardır. Bunlar belirli bir tekrardan sonra otomatik olarak yapılmaya başlanır, yani zihnimiz bildiği yoldan gider ve yeni yollarla zaman kaybetmek istemez. İçerideki harita nasıl kurgulandıysa yeni olaylar da onun üzerinden tanımlanır. Zihin şikayete alıştıysa onu değiştirmek için zamana ihtiyacınız olduğunu hatırlayarak bu yolculuğa çıkmakta fayda var. Ne de olsa yeni yol ve köprü kurmak zaman alacaktır…
Çevrenizin enerjisi sizinkine dönüşür…
Etrafımızla istemli ya da istemsiz devamlı etkileşim halindeyizdir, hislerimiz, düşüncelerimiz birbirini takip eder. Sürekli rahatsızlık hislerinden bahseden, çevresinde yolunda giden hiçbir şey olduğuna inanmayan insanlar sizi de o döngüye yönlendirebilir.
Bedeniniz bir şeyler anlatmaya çalışıyor…
Zihnimizi sağlıklı tutabilmek için düşüncelerimizi tek bir kutupta biriktirmemeliyiz. Zihin- beden- ruh dengesi bu kutıuplaşmayı hissettiğinde bir şeylerin yolunda gitmediğini anlıyor ve çeşitli sinyaller göndermeye başlıyor. Bu bağışıklık sisteminin zayıflamasından tutun dermatolojik hastalıkların ortaya çıkmasına kadar uzanıyor. Yakınmaların devam ettiği fakat bir çözüme gidilmediği yerde beden devreye giriyor ve sizi işlevsel bir çözüm aramak zorunda bırakıyor.
Neden şikayetlerimizi paylaşıyoruz?
Çünkü olumsuz duyguları paylaşmanın bizi yakınlaştırdığına ve ortaklığımızın arttığına inanıyoruz. Aynı dertten muzdarip iki kişinin kolayca kaynaşabildiğini siz de deneyimlerinizden biliyorsunuz. Ne de olsa bir şeyi en iyi yaşayanlar anlayabilir! Aslında bu hiç de böyle ilerlemiyor. Çünkü bunlardan bahsetmeye başladığımız an problem çözme kapakçıkları açılıyor ve içeriye stres hormonu doluyor ve bu da dayanılması güç bir huzursuzluk hissi yaratıyor.
Şikayet ile nasıl baş edeceğiz?
- Sizin için şikayet ne demek?
Gözlemle şikayeti birbirinden ayırmak gerek. “Çalışma odamı sevmiyorum” ile “Çalışma odamı sevmiyorum ve burada çalışmaktan hiç memnun değilim” başka şeyler…
- Nelerden yakınıyorsunuz?
Sizi memnun etmeyen durumları anlamaya çalışın. Ortak bir noktaları olup olmadığını bilmek çözümde hızlı bir yol almaya yardımcı olacaktır.
- Kronik yakınmacılarla mesafelenmeye ne dersiniz?
Dinlemek bir mecburiyet değil seçenektir, seçme hakkınızı kullanmak sizi korkutmasın.
- Çözümü engelleyen ne?
Olduğunuz yerde durmanızın, çözüm yolu denememenizin bir sebebi var mı? Belki de şikayetlerinizin biçimini değiştirmek sizi çözüme götürecek…
- Zorunluluk ve gereklikik ifadeleriyle aranız nasıl?
Zorunluluklar ve gereklilikler arttıkça görevler artacaktır. Görevler de peşinden şikayeti getirir. Neyin size ait neyin sizin dışınızda geliştiğini fark edin.
Uzman Klinik Psikolog Sena Soysal
İstanbul Ataşehir Psikolog