İçim sıkışıyor… Sanki soluk alırken bir yerlerde tıkanıklık varmış, nefesimi daha derin almalıymışım gibi hissediyorum.
Yangınlar başlamadan bir gün önce o cennet yollardan geçtik. Yavaşladık, camları açtık, o güzel havayı, nefesimizi kesen büyülü yeşilliği soluduk. Bilmiyorduk! Dönerken aynı yolda dumanlarla, küllerle, yanmış ormanlarla karşılaşacağımızı bilmiyorduk! Orada hala mücadele eden insanları, için için yanmaya devam eden ormanları görüp sakin kalmak mümkün değil!
Çok öfkeliyim! Düşüncesizliği, empati yoksunluğunu, üslupsuzluğu ne aklım ne de kalbim alıyor!
İnsan olduğu yerde güvende hissetmediğinde tüm dünyası karmaşıklaşır, zemini sarsılır.
Biz ülkemizde kendimizi koyacak yer bulamıyoruz!
Ne yaşadığımız şehirlerde, ne tatile gittiğimiz beldelerde rahat olabiliyoruz. Umut beslemek de hayal kurmak da git gide zorlaşıyor…
Yapılacak tek şey var; siz-biz, bizimkiler- ötekiler ayrımını bir kenara bırakıp yaşanabilir bir dünyaya yeniden kavuşabilmek için vicdan ve akılla bir olmak!
Pandemi süreciyle körüklenen kitlesel anksiyete hali şimdi harlanarak büyüyor. Kaygı paniğe dönüşüyor. Panik öfkeye, öfke de agresyona… İyi hissetme hali çok uzaklardaymış gibi geliyor. Zarar görme korkusuyla yaşamak git gide zorlaşıyor…
Böyle giderse tüm Türkiye anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu tedavisi görmek zorunda kalan koca bir topluluğa dönüşecek.
İşin kötüsü bu tedaviyi uygulayabilecek ruh sağlığı çalışanlarının da duygusal dayanıklılığı sallantıda.
Şiddetin her türlüsünü yaşadığımız şu günlerde varlığımızı psikolojik sağlığımızı koruyarak sürdürebilmenin yolu bireysel olarak elimizden geleni yapmaktan geçiyor!
Dilerim rahat alacağımız nefesler yakındadır…
Klinik Psikolog Sena Soysal
İstanbul Ataşehir Psikolog
Not: Eklediğim görseller 1 Ağustos’ta Marmaris Hisarönü yakınlarında benim tarafımdan çekilmiştir.